Anlık Bildirim
Kafeinsiz veya ( Decaffeinated yani Decaf) olarak adlandırılan kahvenin tarihi Johann Wolfgang von Goethe'ye kadar uzanıyor. Goethe hepimizin bildiği gibi Almanların en ünlü yazarlarından biri ve 'Faust' da dahil olmak üzere birçok başyapıta imza atmış bir isim. Ayrıca doğa bilimlerine de amatör bir ilgisi var.
Goethe bir gün; kimyager Friedlieb Ferdinand Runge'yi ölümcül it üzümünün bir kedinin gözbebeğini nasıl dilate ettiği üzerinde çalışırken görüyor ve oldukça etkileniyor. Daha sonra bu kimyagere Yunanistan'dan gelme bir kutu kahve çekirdeği veriyor ve kimyageri bu çekirdeklerin kendisini bütün gece nasıl ayakta tuttuğunu araştırası hususunda görevlendiriyor.
Birkaç yıl sonra Runge kafein adlı maddeyi ilk tanımlayan ve izole eden bilim insanı olarak tarihe geçiyor. ( Bu arada Runge ölümcül maddelere olan tutkusuyla biliniyor, meslektaşları ve öğrencilerinin ona taktığı isim ise Almanca ''Doktor Gift'' yani ''Doktor Zehir'' anlamına geliyor.
Max Planck Enstitüsü'ne göre Runge'nin keşfinden sonra bilim adamlarının; kahvenin içindeki kafeini çıkarması ve kafeini çıkartılmış bu çekirdeğin hala nasıl gerçek bir kahve gibi tat verdiğini anlaması 100 yıl daha sürdü.

Kafeinsizleştirme işlemi için 3 farklı yöntem : kimyasal çözücüler, CO2 ve su

Günümüzde genel olarak kafeinsizleştirme işleminin özelleşmiş tesislerde endüstriyel olarak yapılmasına karşın kendi kafeinsiz bitki tarlalarına sahip birkaç devasa şirket de bulunuyor lakin genellikle bu şirketler dışındaki kurumlar kafeinsizleştirme tesisleriyle veya direkt olarak ithalatçı ile sözleşme imzalıyorlar.
Genel olarak kahvenin kafeinsizleştirme işlemi kavrulmamış yeşil kahve çekirdeklerinin su ile muamele edilmesi ile yapılıyor böylece kahve çekirdeklerinin içindeki kafein çözünebilir hale geliyor. Bu yönteme alternatif olarak kahve çekirdeklerinin içindeki kafeini 'yıkamak' için başka yöntemler de kullanılabiliniyor.

Ünlü kahve tüccarı Ludwig Roselius

Tarihteki ilk ticari kafeinsizleştirme işlemi 1905 yılında Alman kahve tüccarı Ludwig Roselius tarafından yapılmış. Atlas Obscura'ya göre Roselius bu işlemi ilk olarak kahve çekirdeklerini deniz suyuna batırarak denemiş ve bu süreç sonunda da çekirdekleri test etmiş. Kahveyi tattığında elde ettiği kahvenin kafeinden arındırılmış olduğunu, yine de tadının aynı kahveye benzediğini fakat biraz tuzlu bir tadı olduğunu not etmiş.
Daha sonra kahveyi kafeinsizleştirmek için benzen kullanmaya başlamış. Takriben kendi şirketi Kaffee HAG tarihte ilk hazır kafeinsiz kahveyi üreten şirket unvanını almış. Daha sonra bu kahve de 20. yüzyılın ortalarında ''Sanka'' adıyla Amerika Birleşik Devletleri'nde General Foods tarafından satılmaya başlandı.
Benzen günümüzde kafeinsizleştirme işlemi için kullanılmıyor çünkü benzen son derece kanserojen bir madde ancak günümüzdeki firmalar bu madde yerine ağırlıklı olarak etil asetat ve metilen klorür kullanıyorlar. Bu maddelerin de yüksek dozlarının toksik olabileceği ve santral sinir sistemine zarar verebileceği yönünde çeşitli tartışmalar da mevcut. FDA'ya göre kahvenin içinde kalan az miktarda metilen klorür endişe oluşturacak düzeyde değil ve %0.001'den fazla rezidü bırakılması da yasaklanmış durumda.

Kafeinsizleştirmek için CO2

Bir başka kafeinsizleştirme yöntemi ise yine Almanya'da tesadüfen bulunmuş. Alman kimyager Kurt Zosel Max Planck Enstitüsü'nde kömür araştırmaları için CO2 gazı kullanıyordu. Daha sonra bu gazın ısıtıldığında ve çok kuvvetli basınç altında bırakıldığında farklı kimyasal maddeleri birbirinden ayrıştırabildiğini gördü ve kahve çekirdeklerinin üzerine bu gazı pompaladığında, kahvenin kafeininin ayrıştığını gözlemledi.
Zosel daha sonra 1970 yılında kendi kafeinsizleştirme metodunun patentini aldı ve günümüzde de bu yöntem oldukça sık kullanılıyor. NPR'ye göre bu işlem sırasında açığa çıkarılan kafein yeniden değerlendirebilinir ve sodalar, enerji içecekleri ve benzeri ürünlerde kullanılabilir.

Bir başka yöntem: İsviçre Suyu Yöntemi

Kafeinsizleştirme işlemi için bir başka ticari yöntem ise yine 1970'li yıllarda kullanıldı. Kastle bir miktar yeşil kahveyi suya batırdı ve bekletti. Böylece kahvenin içindeki klorojenik asit, amino asitler, sükroz ve kafein gibi maddelerin suda çözündüğünü gözlemledi ve daha sonra kafeini karbon filtre ile süzdü. Daha sonra bu sıvıya 'yeşil kahve özütü' adını verdi ve bu özütü ile suyunu yeniden kazanmış ve hala kafeine sahip olan çekirdekler ile yeniden muamele etti. Kastle'nin söylediklerine göre bu sayede kahvenin içindeki kafein yeşil kahve özütüne doğru göç ediyor ve çekirdekler ile sıvı arasında bir kimyasal denge kuruluyor, böylece kahve neredeyse tamamen kafeinsiz hale geliyor.
Bütün bu işlemlere karşın satın alınan kahvenin hangi yöntemle kafeinsizleştirildiği ise bilinemeyebiliniyor. Bazı firmalar hangi yöntemle bu işlemi yaptıklarını belirtse de birçok firma bu konu hakkında bilgi vermiyor.
Ayrıca FDA'ya göre kafeinsiz kahve de bir miktar kafein içerebiliyor ve 8 ounce ( 236,5882375 ml) kafeinsiz kahve 2 ila 15 miligram arasında kafein içerebiliyor. Yine de bu miktar normal kahveyle kıyaslandığında oldukça az çünkü aynı miktarda normal kahve 80 ila 100 miligram kafein içermekte.

Bu haberi, mobil uygulamamızı kullanarak indirip,
istediğiniz zaman (çevrim dışı bile) okuyabilirsiniz:
DH Android Uygulamasını İndir DH iOS Uygulamasını İndir
Sorgu:

Editörün Seçtiği Sıcak Fırsatlar

Sıcak Fırsatlar Forumunda Tıklananlar

Tavsiyelerimiz

Yeni Haber
şimdi
Geri Bildirim