Anlık Bildirim
Sıradaki Video

Dizüstünde ikinci ekran? "Asus ZenBook Pro UX580G incelemesi"

Bu videoda Asus'un ZenBook Pro serisinden, Touchpad yerine ikinci ekrana sahip dizüstüsünün genel tasarımını ele alıyor, bileşen detaylarına iniyor, üretkenlik yeteneklerini sınıyoruz.
Zenbook serisi Asus’un zaten lüks ve prestij odaklı serisiydi, Zenbook S serisi UX391U  dizüstüyü de incelemiştik. Zenbook Pro serisi bunun üzerine çok daha fazla güç ve yenilikçi bir fikir eklemiş, normalde touchpad’in olması gereken yerde ikinci bir ekran var. Asus’un kendi içerisinde aslında Macbook Pro klansmanında konumlandırdığı UX580G’yi incelemeye başlayalım.

Koyu tonlarda, gayet şık, güzel bir kutusu var. Dizüstünün kendisi, 150W’lık çok ağır değil ama büyük bir adaptör, RJ-45’ten USB’ye dönüştürücü ve alışılageldik dökümantasyonlar çıkıyor.

Deep Dive Blue olarak geçen bir renge sahip ki Asus Türkiye bu rengi Türkçeleştirmemiş, bence derin deniz mavisi diyebiliriz. Bu arada, böyle üst segment bir ürünün sayfaları yerelleştirilirken de iyi çevirmenlerle çalışmak önemli diye düşünüyorum, düşük cümleler, olumsuz algı oluşturabilecek kelimeler, eş anlamlı kelimelerin seçimi, bunlar mühim şeyler.
Kapağı alüminyum malzemeden, görünürde dokulu ama dokununca gayet pürüzsüz bir malzeme. Ciddi parmak izi tutuyor, titiz olmanız gerek yoksa ortaya çıkan görünüm pek hoş  değil. Lacivert sağda solda altın rengi, ufak dokunuşlar güzel olmuş, güzel durmuş. Klavyenin etrafı da aynı malzemeden, daha kalın tabii. Kenarlarda elmas kesim altın şeritler var, fazla parlayıp rahatsız etmeden daha lüks bir görünüm kazandırmış, bileği kesen türde de değiller. Genel olarak dizüstünün verdiği hissiyat gayet sağlam ve kaliteli olduğu yönünde.

Ama yine de bir Macbook Pro gibi mi, değil. Bu benim 2014 13 inç Macbook Pro’m, 15 inç olanı da elimde olsa karşılaştırırdım, gördüğünüz gibi hem kapakta hem de klavyede esneme payı sıfır diyebileceğim kadar az. Zenbook Pro için Windows’lu dizüstüler arasında tabiri caizse Premium bir malzeme kalitesine sahip olduğunu söyleyebilirim.

18.9mm kalınlığında 1.88kg ağırlığında, Macbook Pro da 15.5mm kalınlığında 1.83kg ağırlığında, ağırlıkta kafa kafaya, biraz daha kalın. İçi dolu, sağlam, eğilmeyen bükülmeyen yapısından mıdır bilemedim ama olduğundan ağır hissettiriyor. Sırt çantasına gerek yok, el çantasında rahatlıkla taşınır.
Altı da alüminyumdan, alta bakan hoparlörlerin ızgaraları var burada, havalandırma ızgaraları ise ekranın altında. Dizlerinizin üstünde kullanması kolay, normal şartlarda havanlandırmayı engellemek imkansız gibi bir şey.

Solda sırasıyla güç girişi, 4K 60Hz görüntü alabileceğiniz HDMI ve Thunderbolt 3 destekli iki USB 3.1 ikinci jenerasyon port bulunuyor. Tip C üzerinden harici ekran kartı ünitesi bağlanabiliyor, dışarıda iş güç bittikten sonra evde, hatta harici bir monitöre de bağlayıp oyununuzu oynayabilirsiniz. Hızlı şarj destekliler mi, hayır, bunu beklemiştim açıkçası.

Sağda yine ikinci jenerasyon USB 3.1 ama bu sefer Tip A iki tane port var. Sonrasında Micro SD, evet SD değil Micro SD kart okuyucu ve combo jack’ı görüyoruz. Açıkçası üretkenliğin hedeflendiği dizüstülerde, tamam Macbook Pro yeni bir dönemin öncülüğünü yapmaya çalışıyor, onda da yok SD kart okuyucu ama bu herkesin örnek alması gereken bir şey değildi bence, en olmadı UX391U’da olduğu gibi bir dönüştürücü çıkabilirdi.

Şahsi testim, kapak testi. Tek elle açabiliyorsunuz, menteşelerin sertliği kıvamında, topuklar da yeterince tutucu, pek yalpalamadan kaymadan açılıyor, olduğu yerde de taş gibi duruyor ekran.
Altında çiklet bir klavye var. 3 kademeli beyaz LED aydınlatmalı, karanlıkta işini yapıyor. Aydınlıkta pek belli olmuyor ama elmas kesim kısımlar gibi altın rengindeler. Basma noktaları sığ, çok bastırmaya gerek kalmıyor yani, yorucu değiller ama biraz daha yumuşak, biraz daha hafif olabilirlerdi, tuşların arasındaki boşluk miktarından dolayı bir süre alışmayı gerektirebilir. Sessizler, toplantıda, kütüphanede biraz nazik davranırsanız kimseyi rahatsız etmezsiniz.

Bilek bölgesi gayet geniş, rahat ama şu etiketler, bu Asus’a has bir durum değil tabii ama bu tür, prestij serisi mensubu diyebileceğimiz makinelerde gerçekten çirkin görünüyorlar, böyle güzel görünen bir dizüstüde yapacağım ilk iş bu etiketleri sökmek olurdu.

Evet, Touchpad ama bildiğiniz touchpad’lerden değil. Bu bildiğiniz bir ekran aslında, ikinci işi touchpad’lik. 5.5 inç 1920x1080 yani FHD çözünürlükte IPS+ bir panel bu. Net bir panel, geniş açılı bir panel, renkler sapmıyor hiçbir açıdan, dört girdiye yani dört parmağa kadar da destekli. İlk mod Screenpad modu, bu modda hem touchpad hem de misal veriyorum Spotify’ı kontrol edebileceğiniz bir arayüze bürünüyor. Bir yandan incelememi yazarken bir yerden buradan Spotify’ı kontrol edebilmek gerçekten keyifli, Macbook Pro’daki Touchbar’dan çok daha kullanışlı geldi bana. Parlaklığını değiştirebiliyorsunuz ki %50 kapalı alanlar için gayet yeterli, duvar kağıdını değiştirebiliyorsunuz, daha fazla uygulama ekleyebiliyorsunuz gibi gibi. Şu an için dediğim gibi Spotify eklentisi var, Adobe eklentisi var ki sanal imza için kullanılabiliyor, işte bu çok iyi, Office yazılımlarında tipografi ayarı yapabiliyorsunuz, beğendiğim bir eklenti daha, YouTube videolarını bu ekranda oynatabiliyorsunuz. Tamam, tam karşınızda olmadığı için içeriği çok takip edemeyebilirsiniz ama en azından göz ucuyla olan biten görünüyor, ben bunu sürekli kullanırım diyebileceğim bir özellik.

İkinci modda ekranı genişletiyorsunuz, aynı ikinci bir monitör bağlamışsınız gibi, hiçbir eksiği yok, imleçle istediğiniz her şeyi yapabiliyorsunuz, farklı bir pencereyi sürekleyip çift ekran gibi çalışabiliyorsunuz ki bir dizüstüde, tamam ekran küçük ama çok güzel düşünülmüş bir şey, Macbook Pro’daki Touchbar yazılımsal destek, uygulama desteği anlamında bu ekrandan çok daha fazla destek görecektir ama fonksiyonellik anlamında bu ikinci ekran fonksiyonuyla yarışamaz diye düşünüyorum.
Son olarak da normal touchpad modu var, isterseniz kapatabiliyorsunuz. Yüzey gayet korumalı bir yüzey, çizilecek gibi görünmüyor, ekranın alt kısımlarına da tıklarken zorlanmıyorsunuz, öyle yorucu bir sertliği yok.

Parmak izi okuyucusu her dizüstüde olsun dediğim bir şey, çünkü alışınca yokluğunu hissediyorsunuz. Parmağı bastırmaya, tam ortasına oturtmaya gerek yok, nazlı değil, tek seferde okuyor, işini hakkıyla yapıyor, söylenebilecek pek bir şey yok.
15.6 inç 1920x1080 yani FHD çözünürlükte, 60Hz parlamayan, LED aydınlatmalı IPS bir ekran var elimizdekinde. sRGB renk gamutunun hemen hemen %100’ünü gösterebiliyor. Bir de 4K çözünürlükte Adobe RGB renk gamutunun tamamını karşılayabildiği belirten ekrana sahip bir modeli daha var, böyle bir dizüstüde alınırsa 4K olanı alınmalı diye düşünüyorum zira rakibi Macbook Pro’da Adobe RGB’nin %91’ini karşılayabilen, 2880x1800 çözünürlükte bir ekran kullanılıyor.
Çerçeveler yeterince ince, 2018 için rahatsız edici bir görünüm yok. Üste VGA bir kamera konumlandırılmış.

Renkler doğruluktan yana, benim için yeterince canlı, siyahlar gayet güzel, derinler, doğru bir beyaz rengi alabiliyorsunuz ekrandan. Açılar sorunsuz, renk sapması yok gibi bir şey. Maksimum ışığı 350 nit civarında, aslında kapalı ortamlarda iyi, dışarıda sonuna kadar açıyorsunuz ışığı ama Macbook Pro’nun 500 nit’in üzerinde olduğunu da belirtmek lazım.
Dizüstüye Intel’in 8. nesil Core i7 8750H işlemcisi güç veriyor. 6 çekirdek 12 izlekli bir işlemci bu ve 2018’de bir dizüstüde kullanılabilecek en güçlü işlemcilerden. GPU tarafında Nvidia GTX1050’nin 4GB’lığı var, oyun değil de daha çok üretkenlik yazımlarının kullanıldığı, bataryanın hesaba katıldığı bir senaryo düşünülmüş, CUDA çekirdekleriyle üretkenlik yazılımlarında GPU hızlandırmadan faydalanabilirsiniz.

Oyun oynamak isterseniz elbette GTX1050’nin sınırları dahilinde oyun oynamak mümkün, misal veriyorum Overwatch için fazlasıyla yeterli, CS:GO, League of Legends gibi çoğu çevrimiçi oyun için de öyle. Ama Shadow of the Tomb Raider, Far Cry 5, Assasins Creed Origins gibi oyunlarda orta ayarlarda verim alabiliyorsunuz.
Bu dizüstünün meselesi üretkenlik. Adobe Premiere 2019’da videolarımızdan birini işledim, ekran renk gösterebilme anlamında Sony AX100’den aldığım görüntüler için yetti bana. 4K 50Mbit kaynak videolardan oluşan projede lumetri, renk sıcaklığı, keskinlik, bulanıklaştırma, kesme biçme her şey var. Yine 4K 35Mbit sürekli şekilde çıktı aldım ve 10 dakika 7 saniyede işlem tamamlandı. Yalnız işlemci 90 derece sularında geziyor ve 6 çekirdek için 1.2GHz seviyesinde kalıyor, yani aslında i7 8750H, Macbook Pro’da da olduğu gibi tüm gücüyle çalışabilecek termal bütçeye sahip değil burada.
Fanların çıkardığı ses aslında az bile, soğutma tarafında bakır iletim borularının bu seviyedeki bir üründe korozyona karşı kaplanmamış olması da dikkatimi çekti. Son olarak, cihazdan bazen bobin zırıltısına benzer ince bir ses duyulabiliyor.
16GB DDR4 2400MHz RAM ve depolama tarafında 512GB M.2 formunda SATA bir SSD var, açıkçası fiyat segmenti, rakipleri düşünüldüğünde kesinlikle NVMe standardında olmalıydı. Hızı normal bir SATA SSD hızı, bir ekstrası yok, ısınıp hız düşmüyor, masaüstü deneyimi, programların yüklenme ve açılış süreleri olsun, her şey pürüzsüz.

Aşağıya bakan hoparlörler, ilk eksi puanı buradan veriyorum. Tamam hoparlörlerin sesi yüksek, detay ayrımı başarılı, tok sesler anlamında son zamanlarda deneyimlediğim en iyi Windows’lu hoparlörlerden biri, dizüstüyü ufak ufak titreştiriyor bile, dizi-film izlemek net keyifli, içeriğin hakkını verir ama kullanıcıya bakan hoparlörler kadar canlı, enerjik ve sahne deneyimi kuvvetli değil.

71Wh bir bataryası var. %50 ekran ışığı, touchpad de %50’de, Wi-Fi’a bağlı halde metin yazdım, internette sörf yaptım, YouTube’da içerik tükettim, Spotify’da müzik dinledim sürekli, açıkçası hafif kullanımla 6.5-7 saat civarı ekran süresi elde elde ettim. Bir iş gününü çıkarmaz ama peşinde adaptörle koşturmaz da.

Asus Zenbook Pro UX580G. Macbook Pro’lar malzeme kalitesi konusunda altın standardı oluşturuyor lakin Zenbook Pro’nun da Windows’lu dizüstüler arasında en iyilerinden biri olduğunu söylemek lazım, hissi güzel, sağlamlık hissi gayet iyi, genel olarak bence şık bir dizüstü. Bu videonun çekildiği tarih itibarıyla Türkiye fiyatına erişemedim, stoklar güncellenecektir mutlaka. Touchpad’in ekran haline getirilmesi harika bir fikir, Asus’u bu inovasyondan dolayı tebrik etmek istiyorum, Macbook Pro’nun Touch Bar’ından şu an için çok daha kullanışlı ve Macbook Pro’nun aksine Tip A USB portlarına sahip olması da beğendiğim niteliklerinden oldu.
Lakin malzeme kalitesi, ekranın renk gamutu, maksimum parlaklığı ki bunlar üretkenlik, profesyonel içerik hazırla konusunda çok önemli, SATA SSD kullanıyor oluşu, hoparlörlerinin konumu, bu konularda geri kalıyor. Bu yüzden eğer ZenBook Pro’nun piyasada, kullanıcıların gözünde bir yer edinebilmesi için fiyatının Macbook Pro’dan uygun olması gerektiğini düşünüyorum, fiyatta iyi bir avantaj sağlayabildiği sürece tercih edilebilir.
 
Yeni Haber
şimdi
Geri Bildirim